bugün

entry'ler (16)

arnova

fiyat performans oranı yüksek olan ankaralı mutfak ürünü firması.

kitap fuarı

12. Angara Kitap Fuarından Kalanlar
Eskiden Kocatepe Camisinde idi, şimdi Çukurambarın ortasında, herkesin giremediği Koç Kulelerinin karşısında, Ak Parti Genel Merkezi çaprazında, ünlü Başyazı Camisinin yanında, Ankara'nın gözde eğlence cafe ve pub mekanı Öküz'ün karşısında ATO Congresiumdaki Kitap Fuarına son gün gittim, gördüm demekse;

• ATO etrafında alabildiğince tezgah acan köfteci, simitçi ve tatlıcıları,
• 2 lira kişi başı giriş ücretini,
• Gişe ve danışmada başörtülü ve örtüsüz senkrezasyonunu,
• Ne var havası yapan yeme-içmeye vakfedilmiş görevlileri,
• Çocukları ile sevindirik entel havası eğlencesine gelenleri,
• 1 günde yazar olan asker-polis emeklisi kitaplarını,
• islamcı ve ulusalcı yayınevlerinin komşuluğunu,
• Diyanet yayınları standındakilerin özgüvenini,
• Boğaziçi üniversitesi yayınlarının kalitesini,
• imza verip kitap satmak için az daha kolunuzdan tutacak yazarları,
• Heyecan vermeyen hırsızlama bakmalık sahaf festivalini,
• işine gelmeyen yazarlarını tanımamazlıktan gelen yayınevlerini,
• Ticarete kayan çoçuk yayınevlerini,
• Köşe başı Hatay künefecisi,
• Ve sayamadığım daha ötelerini

gittim gördüm.

Amacınız kitap deryaları arasında gezmekmi, ucuza kitap kapatmakmı, entel dantel olmak için 'fuara gittim' demekmi, yoksa bakıyorduk havasımı onları bilemem. Şayet niyetiniz zamanın nasıl geçtiğini falan unutmaksa, ünlü/ünsüz yazarlarla bir selfi ise görecesi bol kitap Fuarlarını boş vakti olanların gezip dolaşmasında fayda var tabiki.

Yoksa inernetten alsanız daha ucuza alabilirsiniz. Ancak para verseniz bunların üçünü beşini bir arada göremez ve bu kadar kitaba da dokunamazsınız velhasılı benden söylemesi. Elim boş dönmeyeyim diye bende 3-5 tane kitap aldım açıkcası. internetten alsam 1 kitap daha fazla alabilirdim bu paraya fakat olsun bol nakit ve bol vakitle o kadar çok dokunabildim ki kitaplara pişman değilim.

Ve yinede günün sonunda bu kadar kalabalık, bu kadar çoşku, bu kadar çok dokunan ve okuyan insan var neden bu haldeyiz diye de düşünmeden de kendimi alamadım yine de. Şu fanide herşey göründüğü gibi değil yinede benden söylemesi.

yaşadığın şehri söylemeden anlat

pencereni aç insanlık girsin diyebileceğin şehir.

dün intihar etseydin bugün ne kaçırmış olacaktın

Hayatla ölüm arasında ölüme hep daha yakın bir yerdeyiz.

sadece siyaset konuşan yazarlar

Köşe Kadıları
Son zamanların yeni trendi, toplama bilgisayar misali "accık ondan accıkta şundan" okumadan ve üslup sahibi olmadan ilkokul metni kıvamında orda burda köşe yazıları yazmak.
Bilgi ve birikimi oldukca kısıtlı ,entellektüellik yok, analizler son derece sığ, kurnazlık ve pragmatizmle örülü 3-5 beylik kelam ve sataşma.Gerisi boş safsatlarla yüzeysel bir donanım olsada çok beğendim, ruhum aydınlandı havası.

Royal laflarla sanki dünyanın bütün beyin fırtınalarını yakalamışlar. insanın gözüne soka soka öyle mantıksız yazılar yazıyorlarki sanki kendilerini belediye hoparlorü sanıyorlar önyargı kumkumaları.

Hülya'dan girip, Merkel’e ordan Trump’tan zıplıyorlar. Orda durmadan her konuya el atıp yanlışı en uca götürerek herkese had bildiriyorlar.

Başkasına sataşarak kabul görecek ithamlar, deşifratörlük ve gereksiz catışmalar.Yani zenci-beyaz metaforu ile tam bir polemik üstadları cancazım.

Çevir kazı yanmasın devir bu devir. Ona buna ince ince giydirmelerle ve halet i ruhiyesindeki nifak tohumuları ile puan toplama. Sanki birilerine giydirmeden birseyler yazamayacağını düşünüyorlar.

Entellektuellik, ilim-irfan sahibi olmak gibi sıfatlarla uzaktan yakından alakaları yok. igreti duruyor, yapmacıklık kokuyorlar.
Yaptıkları yorumlar, kelime hazineleri, olaylara yaklaşımları acınası vaziyette. Kahvehanedeki adamlardan farkları yok çoğu konuda. iki arada bir derede trişkadan namelerin uzmanları hulasa.

Hepsi yiyelim içelim neşe dolalım kervanında ön sıralarda. Dünyaya kenardan melami değil yaşamayı keşfetmiş rafine müslümanlardan.

Zamane göre pin pon topu gibi oynak düşüncelere sahip burjuva ideologu ve skalanın her dönem durumu idare eden şehirli entelektuelleri.Grinin hangi tonlarındanlar siz karar verin artık.

Bir uzmanlık alanı, bir kültürü, bilgisi, vicdanı varmı bilmiyorum şu ana kadar öyle bir kırıntıya ben rastlayamadım maalesef. Rastlayan varsa bende bileyim. Gülben-Hülya düzeyinden derinlemesine inemiyorlar maalesef.

O nedenle kendileri bile kendilerine saygı duymayan 360 derecelik yusuf yusuf laf ebeleri. işin özeti yazar olarak sayılmaması gereken düşünmeden ahkam yazan köşe kadıları işte.

Onları okumuyorum desem yalan olmaz fakat ne sallamışlar diye meraktan şöyle hırsızlama göz ucuyla bakarken çayımı direk demlikten içiyorum artık. Aman ha bu arada halk otobüsüne de bindiğimizi duymasınlar, biteriz.Vesselam.

kader

Yaşamak, adam olmak derken gönlüne sığdıramadığın, ciğerini söken söylenecek çok şey var yanan yüreğinle. Ve sonrası yağın gerekmez aşıma diyerek şifa için ilaç istemeyecek hale gelmek.
Hayat memat suya yazılan yazgınla, ne zaman kader siler seni bilemezsin, hep araftasın bu fanide. Öyleyse tüm hakiki söylenecekler le beraber Hakk’a teslimiyetle susmak gerek, susup bu türküyü ara sıra dinlemek gerek Burcu Sarak’tan https://www.youtube.com/watch?v=SBDj5RQ82xA

hak

Yenen hakkı, alınan ahı kul unutsa da Allah unutmaz.

ecel

Muhkem duvarlar arkasında muhteşem bahçeler arasında olsan da ecel geldi mi her yerde bulur seni..

gözler

Gözler en son, son sözü toprağa onlar söyler.

hakikat

Hakikatin ispatı meşaleye muhtaç değildir.

çukurambar

Çukurambar’da Bir Cami ve Fatih Hoca
Saldınmı arabanı bayır aşağı Çukurambar'ın pırıltılı Muhsin Yazıcıoğlu Caddesinden, sağında rezidansların gölgesinde mütevazi bir cami görürsün.

Fakat gel görki ezan okununca yurdum insanı soluk soluğa koştur koştur bu camiye koşuyor. Üstüne üstlük birde akıllı telefonlarından aklın bile tasavvur edemeyeceği şirinlikte selfiler ve Hayırlı cumalar”,”Burada cuma bir başka”,“Akşam namazımızı Firdevste kılmak nasip oldu”,“Anamla beraber Çukurambar Firdevste manen huzurluyuz” gibi eş dost görsün, bilsin, kıskansın diye konum mesajı atanlar gırla gidiyor.

Caminin tarihi, mimarisi, iddialı hatları, levhaları hiçbir özelliği yok. Herşey sadelik, sıradanlık ve ilahi huzur içerisinde. Peki sonradan gören Çukurambarda neden bu cami bu kadar mütevazilik içerisinde vaha kalabilmiş ve ta ıraklardan bile gelen bu kadar cemaati ile rağbet görüyor?

Gelenlerin amacı Çukurambarın cafcaflı ortamında ne göze girmek nede emeksiz aşa ortak olmak. Sorunun cevabı tek seçenekli: güzel bir ses, güzel bir kıraat, güzel bir makam ve güzel bir insan Fatih Hoca ile bir Firdevs anı eylemek.

Soğukta sizi sizden alan, içinizi ısıtan davudi bir ses. ilmi, bilgisi ve güzel yüreği olan bir hoca ve huşu ile teslimiyetli bir namaz edası.

Fatih Hoca cemaatine sabah namazından sonra tespihat, sohbet ve kahvaltılar düzenleyen bir dost. Hutbede, vaazda, sohbet ortamlarında cemaatine verdiği öğütlerin herbirini hayatına tatbik eyleyen örnek bir insan.

El Ezherdekilerin takkesini düşürecek kadar ilmi, bilgisi olan, Arapçasını bildiği kadar Türkçesinide bilen etrafını aydınlatan bir alim.

1 rekaatta 4-5 sahife okuyabilecek kadar cesur, her şeyde Allah rızasını gözeten samimi bir müslüman.

Paragöz, açıkgöz ve açgözlü olmayan gönlü tok, bilgisi, davranışı ve yaşayışıyla samimi bir mümin.

Hulasa Fatih Hoca hakkında söylenecek söz çok fakat geri kalanları görmek için size tavsiye; eşinizi, dostunuzu, komşunuzu, oğlunuzu, kızınızı kimi tutarsanız getirin bu Camiye. Ve Fatih Hocayı, bu sesi, lezzeti, Firdevs gecelerini kaçırmayın.

Tarif etmekle olmaz buyrun uyun hazır olan imama. Amenerrasulu yu birde bu camide dinleyin Fatih hoca ile. Firdevs geceleri anlatılmaz yaşanır. vesselam.

şehit

Sen de Olabilirsin !
Sen kurşun gök kubbelerin altında açmamış gül goncası oldun mu hiç?
Sen hiç parmaklarının ucuyla dokunabildin mi tabuta sarılmış al bayrağa?
Sen yirmibirinde musalla taşının ferahlatıcı serinliğini hissedebildin mi hiç?
Sen hiç gözlerini semaya kaldırıp teslimiyetle bakabildin mi sonsuzluğa?
Sen vakitsiz ayrılmaların yarattığı tarifsiz acıları hissettin mi hiç?
Sen hiç yatağında gözyaşı akıtabildin mi sönmeyen ateşlere?
Sen karanlığın derinliğindeki sessizliği duyabildin mi hiç?
Sen hiç yüreğinde ince bir esintiyi fark edebildin mi?
Sen gencecik olup omuzlarda taşındın mı ebediyete hiç?
Sen hiç umutlarını, sevdalarını, hayallerini bırakabildin mi kolayca geride?
Sen acılara ortak oldun mu, geride kalanların ahvalini sordun mu hiç?
Sen hiç vatan uğruna verilen Can’ın değerini, mertebesini ölçebildin mi?
Sen dönüşü olmayan bir seferde şehitliği yaşadın mı gönlünde hiç?
Sen bir günde bayrağa sarılmayı en çok hak eden kişi sen olabileceğini düşündün mü hiç?

işte “O” zaman sen de bir gün “O Şehit” sen olabilirsin unutma!

müteahhit

Almanya’da 3 bin 800, tüm Avrupa’da 20-30 bin Türkiye’de tüm Avrupa’nın 10 katı 330 bin müteahhitler gurubu.

Üniversitelerde ne müteahhitlik, ne taşeronluk fakültesi, nede yüksekokulu vs. diye bir mekteb yok. "No name, çekirdekten yetişme" desek yalan olmaz.
Ülkemiz de öğretmenlerden sonra en çok üyesi olan doğuştan gelen meslek gurubu anlayacağınız.

Yurdumda mühendislik, mimarlık okuyup kafa, para ve zaman hacamanıza ne hacet. Sizde alaylı 330 bin müteahhit şanslısından birisi olabilirsiniz.

Manda yada balina kasa mercedes, siyah takımın altına kırmızı spor ayakkabısı ve üstüne sarı, pembe kravat takan cesur girişimcilerin bile bulunabildiği bir meslek yani.

Anadolu’nun bağrında “karşı komşumuz sıvacı, sarraf, kömürcü, benzinci, boyacıyken şuan milyonlarla oynayan müteahhit oldu cancazım” diye iç çekerek hayıflanan pek çok yurdum insanı var bugünlerde.

Yapı müteahhitimi, yapsatçı mı, taşeronmu, dogu karadenizlilerin ata sporumu, kaktırmacımı yoksa oğluna iş kurmak isteyen amcaların “inşaatın başına geçsin bizim oğlan" lafımı.

Ne iş yaptıklarını tam olarak anlayamasak da, siyasetten ekonomiye her işden anladıklarını iddia eden iş bilenler takımı kısacası. Okyanusa kum çıkarmak için dalıp çimento çıkaranlardan.

Yani 200 m² boş arsa ile servetlerine hokusla servet katabilenler. Onların esas sermayesi para, bilgi, eğitim vs değil. Cesareti aşan cüreti, temel atma töreninde kesilecek denkleştirdikleri kurbanın parası. Ve birde çoğunun namaz niyazları tabiki.

Yani her cevher bunlarda, bunlar konuşur, bunlar yapar, bunlar satar ve bunlar kazanır.

“Denizde kum bende para deseler” rakı bardağı ile çay içselerde, onların soğuk nefesi, sabah namazıyla başlattığı işçinin, senin-benim gibi fakir fukaranın ensesinde işte üstadım.

Zengin, müteahhit olmaz; müteahhit, zengin olur. Sonrası Ali Ağa, Veli Baba gibi memleketin en az yarısı öyle veya böyle onu tanır, bilir, ahbab, selfi ile gardaş olur.

330.000 kişilik müteahhit ordusunda siyah doğan slx den beyazlandıkları BMW, Audi ve Mercedesleri ile onlar topuklarını eze eze mutluluğa devam ederler.

Sende vallah ben görmemişem, bilmem, tanımam onları desende. Sevindirik kutuevinde sana kalan borunun fısıltısı, koymadığı tuğlanın cızırtsı ile kerametine erersin. Vesselam.

vicdan

Işıkları sönmüş deniz fenerinden, ruhumuzu okşayan ağlak şiir kasetlerine ve sonrası SSayan'ın yamacına evrilenlerin taverna sanatı. Çöpü karıştıranı göremeyip villasının önüne koyduğu kedi-köpek maması ile vicdanını rahatlatan insanların insanlığı. Bu ülkede sanatta, vicdanda, mizah da zor iş velhasılı. Herbiri birer vak’a ve vâkıâ. Bize kalansa siret ve suretimizin aynadaki yansıması vesselam.

vicdan

Vicdanlara alev okları saplamak yerine karanlıklara ışık pırıltısı ol.

çukurambar

Eskinin kuş uçmaz kervan geçmez gecekondu dutluğu, şimdinin allayıp pullayarak söylenen semti “Çukurambar” .

Plazalar, gökdelenler, rezidanslar, apartumanlar, bistrolar, cafeler, restoranlar. Semaya meydan okuyan son teknoloji binalar ve yeme- içme namına ün salıp şan veren mekanlar.

Gökyüzüne huzme ışıkları ile Los Angeles’ da, caddesi ile Şanzelize’ de, gökdelenleri ile Manhattan’ da, trafiği ile Şangay’ da ve Başyazıcıoğlu/ Firdevs Camileri ile kendinizi Medine’ de hissedebilirsiniz.

Hem şarkıye hem garbiye ikisinin ortasında Turkish atmosferiyle anlayacağınız her şeyin hepsi bir arada.

Restoran, bistro mekanları ayrı bir alem. Japonya’dan, Meksika’dan, Antep sofrasına. Müşterilerin kimisi efkar dağıtmaya, kimisi aş, kimisi baş, kimisi sevindirik evcilik, kimisi de yiyelim, içelim güzelleşelim peşinde.

işin özeti al bade ver kadeh havası aslında. Tabiki bir de nargile cabası.

1 külah dondurma 7 lira, ince belli 1 bardak çay 8 lira, iftariye, brunch, çay saati 50 den başlayıp keyfinize ve mangıra göre ucu açık.

ingilizlerin tabiri ile ortam tam bir “eat, enjoy-drink, dance and dream” yani anlayacağınız.

Milyonluk evler, 3.000-10.000 lira arası aylık katda kiralık daireler, camdan silkelenen sofra bezleri ve görgüsüzce parktan şerit kapatan trafiği.

Ünlüler, ünsüzler, yaşlılar, hatunlar, aklı bir karış havalardaki delikanlılar, kızlar ve gıcır gıcır binmeye kıyamayacağınız ismini bilmediğiniz son model arabalar.

Ta ıraklara Londra’ ya, Dubai’ ye, New York’ a gitmeye, para harcamaya ne hacet, ha orası ha burası. Tek farkı çukurda olması.

Yahu attığımı vs. zannetmeyin, parıltılı semtin geldiği konum bu, ne kadar övünsek yeridir. Fakat hepsini anlatsak yüreğimiz kaldırmaz.

Gözlerim şahididir, siz de fırsat olursa Dar- ı Bekaya göçmeden tenezzül buyurun Çukurambar’ daki dünyalıkları görmek için. Nasıl olsa camekanlara bakmaya, dolaşmaya para almıyorlar.